1086 sayılı ve 1927 tarihli Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu ilga edilmiş ve yerini 6100 sayılı 2011 tarihli Hukuk Muhakemeleri Kanununa bırakmıştır. Bu yeni usûl kanunumuz da 1 Ekim 2012 tarihi itibariyle bir yılını doldurmuştur.
4 Ekim 1927 tarihinde yürürlüğe giren 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu, 7 Nisan 1925 tarihli İsviçre Neuchâtel Kantonu Medenî Usûl Kanunundan tercüme edilerek alınmış; Alman ve Fransız Hukukundan da bazı bölümlerden yararlanılmıştır. 1925 tarihli mehâz Kanun ise, yerini 1 Nisan 1992 tarihinde yürürlüğe giren yeni Neuchâtel Kantonu Medenî Usûl Kanununa bırakmış; 1 Ocak 2011 tarihinde ise, bu kez İsviçre Federal Usûl Kanunu yürürlüğe girmiştir. 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu, takriben 84 yıl uygulama alanı bulmuş ve yürürlükten kaldırıldığı 1 Ekim 2011 tarihine kadar 36 kez tâdile uğramıştır. Şu halde, 1086 sayılı Kanunumuz, mehaz Kanunun ülkesindeki değişiklikler ve bizdeki süreç dikkate alındığında millî Kanun vasfını haiz bir hüvviyete bürünmüştür. Son yıllarda, Avrupa Birliği müktesebatı ile uyum sağlanması amacıyla; Türk Medenî Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu gibi temel kanunlarda küllî değişikliğe gidilmiştir.
Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun gözden geçirilerek yeni bir tasarı hazırlanması için, 2992 sayılı Kanunun 34üncü maddesi uyarınca, 27 Ocak 2004 tarihli Bakan Oluru ile bir komisyon oluşturulmuş ve komisyonun oluşturulmasındaki amaç bakanlık olurunda şu şekilde ifade edilmiştir: -Yargı reformu çerçevesinde olmak üzere; Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununda uygulamadan kaynaklanan aksaklıkları gidermek, dâvaların hızlı, basit, en az giderle ve etkin bir biçimde görülmesi ve bir kısım uyuşmazlıkların nizasız kaza, sulh, uzlaşma gibi yöntemlerle çözümünü sağlamak, karşılaştırmalı hukuktaki gelişmeleri hukuk yargılamasına yansıtmak amacıyla yeni bir Kanun Tasarısı hazırlamak. - Bu çerçevede, Tasarı Komisyon tarafından hazırlanmış ve -Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu-, 23üncü dönem 3üncü yasama yılında 16 Nisan 2008 tarihi itibarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine intikal ettirilmiştir. Tasarı, 23üncü dönem 5inci yasama yılında 12 Ocak 2011 tarihi itibarıyla kanunlaşmış; 3 Şubat 2011 tarihinde Cumhurbaşkanlığınca onaylanmış; 1 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe girmek üzere -Hukuk Muhakemeleri Kanunu- adıyla 4 Şubat 2011 tarihli ve 27836 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır.
Medenî usûl hukukunun artık ana kaynağını teşkil eden Kanunun adı, -Hukuk Muhakemeleri Kanunu- olarak değiştirilmiş ve -usûl- tâbirine yer verilmemiştir. Kanun, 3 geçici madde dışında 452 maddeden teşkil etmiş olup, oniki kısımdan oluşmaktadır; zaman içerisinde yaklaşık 80 maddesi mülga hüküm olarak kalmış ve fakat 582 maddeden ibaret olan Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununa göre daha kısa bir Kanundur. Kanunun dili sadedir ve madde metinleri yeniden yazılmıştır. Her maddeye bir kenar başlığı konulmuş ve fıkra numaraları verilmiştir. Kanundaki sürelerin ise, çoğu hak düşürücü niteliktedir. Genel gerekçede ve madde gerekçelerinde sıklıkla adaletin gerçekleşebilmesini temin edici ve aksaklıkları giderici, usûl ekonomisine hizmet eden düzenleme amacı tekrar edilmiştir. 1086 sayılı Kanunun omurgası korunmuş olmakla beraber, üçte bir oranında yeni hükümler getirilmiştir. Kanun ile getirilen yenilikler için İsviçre Federal Usûl Kanunu, 1 Nisan 1992 tarihli Neuchâtel Kantonu Medenî Usûl Kanunu, Avusturya Medenî Usûl Kanunu ve Fransa Usûl Kanunundan istifade edilmiştir. Bunun yanı sıra, Türk Hukukunun birikimi olan bazı ilmî ve kazaî içtihatların da yeni düzenlemelere ışık tuttuğu görülmüştür.
Şeklî olarak, vasıfları ve süreci kısaca bu şekilde nitelendirilebilecek olan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun getirdiği esasa ilişkin yenilikler aşağıda zikredilecektir. Bu kitabın amacı, yeni kanunlaştırma hareketlerine ilişkin normları inceleme fırsatı bulamayan okuyucuları aydınlatmaktır. Bu çerçevede; sadece Hukuk Muhakemeleri Kanunun getirdiği temel yeniliklere madde ve gerekçelerine sâdık kalınarak içerik olarak yer verilmiş, seyrek de olsa bazı hususlarda müspet ya da menfî kanaat bildirilmiştir. Kanun ile getirilen yeniliklerden özellikle; yetki sözleşmesi, belirsiz alacak dâvası, kısmî dâva, belge, delil başlangıcı, ticarî defterlerle ispat, bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller, uzman görüşü, gider avansı ve kanunun zaman bakımından uygulanmasına ilişkin hükümler yürürlüğe girdiği günden itibaren hukuk kamuoyunda hararetli tartışmalara yol açmıştır. Her kanun gibi şüphesiz eleştiriye açık hususlar taşıyan yeni usûl kanunumuz, yine ilmî ve kazaî içtihatlar doğrultusunda şekillenecek, ihtiyaç hâsıl olduğu vakit yıllar içinde tâdil kanunlarıyla olgunlaşacaktır.
Kullanıcı Yorumları