RüSTEM: (Durur. Sırtı tutulmuştur; gerinir. Köpüklü eliyle alnını siler.) Ah ulan ah! Bir de derler ki “bekârlık sultanlıktır!”; siz hiç don yıkayan sultan gördünüz mü
LEVENT: (Rüstem'in yanına gider.) Canım kardeşim, toprağım, can dostum, gül yüzlü kardeşim....
RüSTEM: İnayet olsun. Başka kapıya, başka kapıya... Ben kendi kirlilerimi yıkadım da... Hem sonra, politikacıların kirli çamaşırları temizlenir de seninkiler asla!..
ZEKİ: Politikacılar mı Onlar birbirlerinin kirli çamaşırlarını hem ortaya döker, hem de alıp yıkarlar...
LEVENT: (Aşka gelir, destan söyler gibi kollarını savura savura) Rüstem'im... Zaloğlu Rüstem'im... Sen ki dağları devirmiş; binlerce düşmanı kılıcınla hâk ile yeksân eylemişsin. Sen ki.... Destanların efendisi, dillerin destanısın... Sen ki şahların şehinşâhısın.... Sen ki..... (birden üslûbu değişir; yalvarır gibi) benim iki fanila, bir gömlek, bir pantolonu mu da yıkar mısın
RüSTEM: Hadi oradan dilenciler şahı... Biraz az ye kendine bir hizmetçi tut.
Kullanıcı Yorumları