Mustafa Kemal Atatürk'ü onu anlatan en iyi kavramlardan birisi "altın bağ" olsa gerek. Gerçekten de Atatürk'ün, yüzyılın başında emperyalizme karşı "kurtuluş savaşı" geri kalmışlığa karşı "emperyalizm savaşı" bu birbirinden zor her iki savaşı da kazanmasının sırrı, kurduğu " altınbağlar"da gizlidir. Atatürk çocukluk ve ilk gençlik yıllarında arkadaşlarıyla; askeri öğrencilik yıllarında çağdaş batı düşüncesiyla; aydınlanma dönemi aydınlarıyla; Osmanlı'nın son zamanlarında cepheden cepheye koştuğu zamanlarda kadınlarıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle mensup olduğu ulusuyla, halkıyla altınbağ kurmuştur. çanakkale'de "Ben size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum" derken Mehmetçikle; Kurtuluş Savaşı'nda Anadolu'ya geçip kongreler düzenleyerek, hakkında tutuklama kararı çıkarıldığında askerlikten istifa edip "sine-i millete" dönerken, esnaf, çiftçi, tüccar, din adamı, yorgun ulusla; işgalci Anadolu'dan tepelemöek için gereken silahı, cephaneyi ve parayı sağlamak için Sovyet Rusya'yla ve Hindistan'dan Mısır'a bütün bir İslam dünyasıyla "altınbağ" kurmuştur.
M. Study Slater'in Atatürk'ün hayatını anlattığı romanı okurken bütün bunları düşünmeden edemedim. Uzun yıllar Atatürk üzerine yazıp çizen biri olarak, Atatürk'ün yapıp ettikleriyle ilgili bir çok tanımlamaya rastladım ama "altınbağ" biçiminde bir tanımlamaya ilk kez rastlıyorum. M. Study Slater'in büyük oranda bilgi ve belgeye dayalı olarak coşkuyla, heyecanla ördüğü "Altın Bağ" romanı, Lord Kinross' un "Atatürk" biyografisi tadında bir eser. Slater'in romanında Atatürk adeta yeniden été ve kemiğe bürünüyor.
- Sinan Meydan
Kullanıcı Yorumları