Aşk ve ölüm, hayatımızın vazgeçilmez iki gerçeği. Aşk, aldığımız nefesin iksiri, kuvveti, kudreti değil yalnızca; hayatın kendisi. Hayat bir aşk ürünü değil mi Kışta kuruyup giden çiçekler, yapraklar, tomurcuklar yaşam aşkının sonucunda dirilip bahara hazırlanmazlar mı
Ya ölüm Aşk kadar gerçek değil mi Aşk sarmalı kadar insan hayatının içinde değil mi İnsan, ölümüne doğru koşan, hayatı ölümüyle birlikte yaşayan, her an ölüp dirilen, her an ölüm korkusunu ensesinde hisseden varlık. İnsan yaşamını var eden kuvvetin, kudretin kendisi değil mi ölüm Ona yaklaştıkça insanoğlu hayata, yaşamaya dört elle sarılmıyor mu İnsan, ölümüyle içli dışlı, kucak kucağa yaşıyor, durmadan ona doğru koşuyor. Her nefesiyle onu içine alıyor, onunla bütünleşiyor, et kemik gibi sarmaş dolaş oluyor, ölümlüleşiyor, ölümün gölgesinde yaşayıp gidiyor.
Aşk ve ölüm, bu iki kavramın kendi gerçekliğine bu şekilde yaklaşıyor. Aşkın heyecanı, coşkusu ve tılsımıyla dolu bir hayatın, ölümün gölgesinde nasıl seyrettiğini bir yaşam hikâyesi üzerinden ortaya koyuyor. Aşk ve ölüm aynı zamanda küllerinden doğan bir adamın aşk sayesinde kaderine nasıl hükmettiğinin, başarıdan başarıya nasıl koştuğunun hikâyesi.
Kullanıcı Yorumları