Canan Barlas'ın yazdığı bu kitap, Türkiye'de gazetecilik mesleğiyle uğraşanların da, gazete okuyanların da son 20-25 yıldır içinde bulundukları fakat farkında olmadıkları bir tabloyu yansıtmaktadır.
Canan Barlas, 1969'da başlayan meslek emekçiliği ile olayları içinden yaşadı ve bu kitapta bunların hepsini, tanık olduğu olaylarla sergilemeye çalıştı. Kitabı okuduğunuz ve sayfaları çevirdiğiniz zaman, bütün bu gelişmelerin sonunda içinde bulunduğumuz günlere nasıl dayandığını, kişisel gibi görünen kavgaların nasıl sistemi bozan büyük aksaklıkların kökeninde bulunduğunu gayet iyi görecektir.
Bu sadece basın çalışanlarının sermaye karşısındaki özgürlüğünü, özerkliğini ifade eden bir mücadele değil. Bu aynı zamanda toplum olarak medyanın ya da basının devlet karşısında, devlet baskısı karşısında, siyasetçiler karşısındaki özgürlüğünün ve özerkliğinin yok olmasının hikayesi.
Türkiye yıllardır “sansürün kaldırılışı“ diye bir bayram kutlar, fakat şu anda Türk basınının içinde bulunduğu ortam otosansürlü bir medya uygulamasıdır. İşte Canan Barlas'ın kitabında bütün bunların nerelerden kaynaklandığı, hangi ilişkilerin nerelere dayandığı açık biçimde görülmekte.
Bu kitapta bir dönem insanların gazetecilik adına üstlendikleri gerçek rolleri ile bugün icra edilen meslek arasındaki farklar ele alınıyor.
Yine bu kitapta görevi gazetecilik olan insanların farkına vararak veya geç vararak yaptıkları tetikçiliğin bazıları için acı ve kötü sonuçları görülecektir.
Bu kitabın amacının birilerini mahkum etmek, çamur atmak değil yaşanan süreci kamuoyu ile paylaşmak olduğu görülecektir.
(Arka Kapak)
Kullanıcı Yorumları