“... Baltacı, sedirin üzerinde oturuyordu. Başındaki kavuğu çıkarıp yanına bırakmıştı. Kır saçları, kısa kesilmişti. Başı,çok düzgün bir baştı. Sırtından samur kürkünü atmış olduğu için bürümcük gömlek ve şalvarla idi. çedik pabuçlarını da sedirin bir köşesine atıvermişti...
Katerina'yı iç çamaşırlarına kadar soymuştu. İsveçli kadının rokoko etekliği, Baltacı'nın samur kürküyle sahiplerinden daha önce sarmaş dolaş oluvermişlerdi. Şimdi Baltacı, İsveçli kadının beyaz cins kısrakları andıran iri yapılı; fakat, çevik vücudunu hala yarı yarıya kucağında tutmakla beraber, kısmen sedir yastıkları üzerine bırakmıştı. Hani mehtabı, ayın tam on dördüncü gecesinin üzerinden çıkılır çıkılmaz kapatan bulut, mehtabın sulardaki değerli sırrı birdenbire nasıl aydınlanıverip ışıldarsa, gözlerimde öyle bir ışıldama oldu...
... Katherina, Baltacı'nın artık tamamıyla soyduğu vücuduyla beyaz ve yuvarlak kalçaları, mermer gibi beyaz ve pürüzsüz karnı, taşkın göğsü, kısacası bütün vücuduyla kaba hatlı, fakat boyun eğen evcil bir hayvan gibi sedirin köşesine toparlanıp silinmiş; karşısında öfkeli ve delidolu bir kişi bekliyordu!...“
(Arka Kapak)
Kullanıcı Yorumları