Konum itibarıyla doğudan batıya, kuzeyden güneye önemli bir geçiş bölgesini dolayısıyla stratejik bir alanı oluşturan Kafkasya bu özelliği ile tarih boyunca pek çok devletin dikkatini çekmiştir. Osmanlı Devleti güçlendikten sonra XV. yüzyıldan itibaren bu bölge için önce İran'la mücadeleye girişmiş, ancak XVIII. yüzyıl sonlarına doğru Rusyaʼnın güçlenip, bölgeyi yayılma alanı olarak görmesi üzerine ortak düşmana karşı tavır almak zorunda kalmışlardır.
Kafkaslar'da Ruslara karşı verilen mücadele, nihayet İranʼnın 1828ʼde imzaladığı Türkmençay, keza Osmanlı Devleti'nin de 1829ʼda yapmak zorunda kaldığı Edirne andlaşmalarıyla sona ermiş ve dolayısıyla bu iki devlet Kafkaslardaki hakimiyet iddialarından vazgeçmek zorunda kalmıştır. Bununla beraber bu bölgeden fiziki olarak çekilmek ve Kafkasya'nın tamamen Rus kontrolü ve hakimiyeti altına girmesi anlamına gelmiyordu. Yeni durum kendine has dinamikleri de beraberinde getirdi ve Batı Kafkas halklarının (Abaza ve çerkeslerin) Ruslara karşı özgürlüklerini savunmak ve topraklarını korumak adına neler yapabileceklerini de gözler önüne serdi. Bu konuyla ilgili gelişmeleri ortaya koyabilmek amacıyla Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Türkçe yanında erişilebilen Rusça kaynak eserler ve diğer dillerdeki (Almanca, İngilizce ve Fransızca) yayınlara da baş vurarak Batı Kafkasya'daki yirmi yıllık süreci müstakil bir inceleme olarak ortaya koymaya çalıştık. Dileğim bu eserin Kafkas tarihi çalışmalarına ve bu alanda var olan bilgi eksikliğini gidermede bir nebze de olsa katkı sağlamasıdır.
Kullanıcı Yorumları