... Elinizdeki kitap, 1950'li yılların başından beri edebiyatımıza ve düşünce dünyamıza çok büyük katkılarda bulunmuş olan yazarımızın anısına armağan olarak hazırlandı. Bilge Karasu'nun eleştirmenlerine, dostlarına, öğrencilerine açık bir çağrı yapılarak oluşturulan bu kitapta, Mustafa Arslantunalı'nın Bilge Karasu'yla yapmış olduğu ve daha önce yayınlanmamış bir söyleşi: “Seslenişler, Anılar, İzler“ bölümünde Füsun Akatlı, Mustafa Arslantunalı, Oruç Aruoba, Mehmet H. Doğan, Sıtkı Erinç, Hasan C. Gürpınar, Talat Sait Halman, Selim İleri, Nil Kara, Nezihe Meriç, Barış Pirhasan, Cüneyt Türel ve Tomris Uyar'ın yazarla ilgili anıları: “çağrışımlar“ bölümünde Balkan Naci İslimyeli, Alain Mascarou ve Gündüz Vassaf'ın Bilge Karasu'nun metinlerinden yola çıkarak oluşturdukları metinler: “İncelemeler, Değinmeler, Yorumlar“ bölümünde de Füsun Akatlı, Türker Armaner, Oruç Aruoba, Enis Batur, Hamdi Bravo, ülker Gökberk, Nurdan Gürbilek, Doğan Hızlan, Ioanna Kuçuradi, İskender Savaşır ve Güven Turan'ın Bilge Karasu'nun yapıtlarıyla ilgili değerlendirmeleri yer alıyor...(Arka Kapak)
Yayıncılık, daha doğrusu benim anladığım anlamda yayıncılık, anonim kalmayı seçenlerin mesleğidir. Bir şeyler söylemek isteyen, ama bunu kendi sözcükleriyle değil, başkalarının metinleri aracılığıyla daha iyi yapabileceğini düşünenlerin işidir.
Yayıncı, ömrü boyunca paylaşabileceği metinler arar; bunların mümkün olduğunca çok kişi tarafından görülmesini ister. Ancak seçici davrandıkça, tercihlerinde kullandığı ölçütleri çoğalttıkça alanını, konuyla/yapıtla ilgilenecek okurların sayısını daralttığını bilir. Bir yandan gitgide derinleşen sorgulamalara, arayışlara ulaşmak, öte yandan bunları giderek daha çok okurun hayatında dolaşıma sokabilmek gibi bir imkânsızı düşler.
Bile Karasu'nun toplu yapıtlarını yayınlama kararımızda da böyle bir kaygı rol oynamıştı. Kendi hayatlarımızın ve Türkiye'deki gündemin karmaşasında, geç sayılabilecek bir dönemde keşfetmiştik Bile Karasu'yu (bizi yapıtlarıyla tanıştıran Fatih özgüven'e teşekkür borçluyuz). Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı'nı yirmili yaşlarımın başında okumuş olmayı çok isterdim, örneğin. Bilge Bey'e de bunu açıklayarak götürmüştüm önerimizi. Bir yıllık bir düşünme sürecinden sonra kabul etmesiyle, 1991'de tüm yapıtları Metis yayın listesine alındı ve diğer yayınevlerindeki baskıları tükendikçe yayımlanmaya başlayarak yeni bir okur kuşağı için ulaşılabilirlik kazandı.
Onu yitirdiğimizde, tutkulu okurları olarak, yazacağı her şeyi özlemle beklediğimiz bir yazarı yitirmiş olduk. Ama bir o kadar önemlisi, birlikte çalışma sürecimizde, kimi zaman çok sıkıcı ve zorlu olan yayıncılık işini keyfe dönüştüren, gösterilen en ufak bir dikkati, özeni gözden kaçırmayan, kısacası bize işimizi ve hayatı sevdiren bir yazarımızı yitirdik. Bu sunuşu bana yazdıran da, tüm bunlar için, kendisine yazılı bir teşekkür etme ihtiyacı oldu.
Bu kitabı, Bile Karasu'nun toplu yapıtlarını basma sürecimizin başından beri bize en büyük desteği vermiş olan Füsun Akatlı ile birlikte hazırladık ve yazarımızın anısına bir armağan olarak düşündük. Kendisinin de böyle tercih edeceğini bildiğimizden, kitap Bile Karasu'nun öğrencilerine, eleştirmenlerine, dostlarına yapılan genel bir çağrıyla oluşturuldu; kitabın bu konuda yazmak isteyen, ondan etkilenmiş olan herkese açık olması hedeflendi; elden geldiğince geniş bir kesimin katkısı sağlanmaya çalışıldı. çeşitli nedenlerle bu baskıda yer almayan ama almak isteyecek yazarlara da burada çağrımızı yinelemek, önümüzdeki baskılarda yer almalarını beklediğimizi belirtmek isteriz.
Kitabın adı, Bilge Karasu Aramızda. Okuduğunuzda da göreceğiniz, ya da belki zaten bildiğiniz gibi, o, yapıtlarıyla ve pek çok okuru, dostu ve öğrencisinde bıraktığı izlerle hep aramızda olacak.
(Müge Gürsoy Sökmen, Sunuş, s. 7-8)
Kullanıcı Yorumları