Bizans İmparatoru I. Manuel Komnenos bir gün sarayına dönerken seyyar tezgâhında meze satan bir kadının yanından geçti. Ansızın sıcak çorbadan içip lahanadan da bir lokma yemeyi çekti canı. Hizmetkârlarından Anzas, açlıklarına gem vurmanın daha iyi olacağını söyledi: Saraya vardıklarında bol, doğru dürüst yiyecek olacaktı. Ona sert sert bakan Manuel, canı ne çekerse onu yapacağını söyledi. Dosdoğru satıcı kadının elindeki, sevdiği çorbayla dolu kâseye doğru ilerledi. Eğildi, çorbayı açgözlülükle içti, ayrıca bol bol da sebze yedi. Sonra cebinden bronz bir stater çıkarttı ve adamlarından birine uzattı. “Bunu bozdur,“ dedi. “Hanıma iki oboloi ver, diğer ikisini de bana iade etmeyi unutma!“ Bizans mutfağı baharat aşkı ile deniz ürünlerinin senteziydi. Büyük Constantinus'un kurduğu şehirde yaşayanlar kuzu etine ilk kez biberiye kattılar, mutfaklarından safranı eksik etmediler, pastırmayı seve seve yediler, havyarı pek makbul saydılar. Portakal ve patlıcan onlar sayesinde yerli ürün haline geldi. Andrew Dalby, özgün Bizans kroniklerini kullanarak yazdığı bu öncü çalışmasında, Bizans mutfağının incelmişliğini ve bu toprakları istila eden Haçlıları şaşkına çeviren sebze ve meyve çeşitlerini sunuyor. Kitapta tatlı tatlı anlatılan Bizans sokaklarının kargaşası, sokak satıcıları, yemek kokuları, bugünkü İstanbul'un renklerini hatırlatıyor insana. Dalby'nin satırlarında kokulu şarapları, bin bir balık tarifini, şifalı otları, zeytin çeşitlerini, enginarı, mercimeği ve daha birçok lezzeti bulacaksınız. Klasik diller ve yeme içme tarihi uzmanı Andrew Dalby'nin Siren Feasts (Siren Şölenleri), Food in the Ancient World from A to Z (Antik Dünya'da A'dan Z'ye Yiyecek), Bacchus: a Biography (Baküs: Bir Biyografi) ve Dangerous Tastes (Tehlikeli Tatlar, Kitap Yayınevi) başlıklı eserleri var.
Kullanıcı Yorumları