Cumartesi sabahı, Şehir hatlarının yedi on beş vapuru Sarıyer iskelesine yanaşırken, Martı'ya karaya bağlayan kıç çımayı tolplayıp Veli'ye ilk komutumu verdim:
Demir al Veli!
Veli, borazanının direğe asıp demir ipini çekmeye başladı. Elimi siper ederek gözlerimi denizin üstünde gezdirdim. Sıcak bir gün başlangıcıydı. Yıldızdan esen tatlı bir rüzgar, vapur dumanlarını, tepeleri arada bir köpüren dalgalarla birlikte Marmara Denizi'ne doğru sürüklüyordu. İşte, yola çıkıyorduk artık. İçimde hafif bir çarpıntı, engel olamadığım bir heyecan vardı. Acaba o koca yolu aşabilecek, amacıma ulaşabilecek miydim Ya başaramazsam Yolda bizi bekleyen binbir tehlikeden birini aşamazsam Hayır, hayır! Şimdi aklıma böyle şeyler getirmemeliydim. İyice düşünmüş, karşılaşabileceğim her güçlüğü hesaplamıştım. Artık, yalnızca dikkatli olmaktan başka yapacak şey yoktu.
(Kitabın İçinden)
Kullanıcı Yorumları