Bu çalışma epeyce “soyut” yazıldı. Sadece yöntemimizin “soyutlama/tipleştirme” olmaklığı değil sebep; birilerini zahmete sokmak niyetidir de. “Yenilikçiler” hakkında konuşan, zihninden icatla, tekil bir yenilikçiye bile denk düşmeyen genelleme (tipleştirme) kurmamalı. Zahmete girip, hiç değilse tekinin Türkçeye kazandırılmış eserlerini bari okumalı. Söylediklerimizin yüzlerce misali bulunabilecek, soyutluk kendiliğinden giderilecektir. Onların yeterince okunmalarının ve kâfice anlaşılmalarının “ahlaki vazife” olduğunu da düşünüyoruz. çünkü, haklarındaki bazı yargılar “tekfir”e kadar götürülmektedir okunmayınca ve anlaşılmayınca. Bu, nereden baksak, adaletsizliktir. Birilerini bir başka hususta da zahmete sokmak amacındayız. İlk bakışta gerçekten soyut gözüken eleştirilere örnekleri de kendileri arayıversinler. En kolay yolu, dürüstçe kendilerine bakmalarıdır. Anlattığımız kendilerinin hikâyesi olabilir...
Bu kitap “yenilikçilik çağrısı” gibi de okunmamalı. Birilerinin “yenilikçi” olup olmaması umurumuzda değil sosyolog sıfatımızla. Birtakım insanların, fiilî hâlleri bakımından “yepyeni” iken, geleneği savunmaları tam anlamıyla “sosyolojik sorun”dur. Biz de özellikle bunu irdelemeye çalıştık. “Sosyoloji dili”ne yakışmaz gözüken ifadeler “anlayıcı yöntem”in “içselleştirme” tekniği gereği sayılabilir. Vaziyetin bir de, “değer yargısal” bakışa müsait, “ahlaki sorun” veçhesi var ki, “kuramda eskici” ama “fiiliyatta yenici” insanlar bizzat kendileri bunu umursamalı diye düşünmekteyiz...
Kullanıcı Yorumları