“Kuşlar her yıl Peru'ya ölmeye giderler...“
İnsan gittiği her yere kavramlarınıda götürür. Gittiği her yerden, hatıralar ve kavramlar biriktirerek döner. Bu, yolculuk kavramı ile yolcu kavramı arasında bir ilişkidir. Gitmek ve dönmek eylemini “yolculuğun bilgisi ve bilinci“ olarak kavramlaştırabiliriz.
Yolculuk; mekanın, insanın ve sözcüklerin yeni bir karşılaştırmasıdır... Yeni bir mekanla, yeni bir insanla ilişki, sıradan bir biçim karşılaşması değildir.“Yolculuklar ve gitmeler nerelidir“ diyen biri için yolculuk imgesi, keyif ve keşif olmanın ötesinde somut bir özgürleşme edimidir.
“Doğusu- Batısı Olmayan Sözcükler“, öteki'ne sözcükler yoluylada yapılan yolculuklardan oluşuyor. Yazılar, sözcüğün klasik anlamıyla ne röportaj ne de söyleşi olarak tanımlanabilir... Zaman zaman gazeteciliğin ötesinde geçilen yazılarda, biraz anı, biraz deneme tadı var...
Yalnızlığını “Yeşilin Anayurdu“ nda yaşayan, “Yoldaşlarına Uşağım Diyen Biri“ nin, yaşadığı mekanı, iç dünyasını anlatmak, sınır tanımadan, gazeteciliğin ötesine geçmekle mümkündü.
Bar Alias kasabasında, iktidar ilişkilerinin tam ortasında “muhalif bir mevsim“ gibi büyüyen Kürt çocuklarının yaşamları, röportaja sığmıyor; öz, biçimin dışında kalıyordu.
Amerikan Kıtası'nın ayakucundan Latin dansları yaparak gelen, “Tepeleme Tupomaros“, tepeleme aşık Maurice Rosencof ile yapılan “konuşma“ hangi yazı türüne giriyor!...
Bacak kadar bir kasabayken, haşarı ve muhalif bir tarih yazan Fatsa'nın, “Fatsa çocuk Korosu“nun , 12 Eylül'den sonra yalnızlıklar içinde büyümüş iki üyesiyle yapılan solo konuşmalar yapmak ise, utangaç bir deneme gibi de görülebilir...
Her sözcük yönsüz bir kırlangıç gibi yolculuktadır. öteki'ne kanat çırpmaktadır...Peru'ya ölmeden önce giden kuş imgesi bir yana, muhalif sözcüklerden oluşan bu kuşlar, öteki'ne dönmeye gitmektedir...
(Arka Kapak)
Kullanıcı Yorumları