Pyncheon sokağı bazan kalabalık bir kütlenin yukardakinden daha azametli hak gösterileriyle canlılık kazanırdı. Hayatla bizzat yüzyüze gelmek fikri Clifford'ı titretip ürkütüyordu ve ne zaman akan insan selinin telâş ve gürültüsü kuvvetli bir şekilde kulağına gelse şiddetli bir heyecana kapılıyordu. Bir gün, dalgalanan yüz lerce sancak, davullar, düdükler ve evler arasında sesleri akisler yapan borazanlar ve zillerle bütün şehri baştanbaşa dolaşan, si asî maksatla harekete geçmiş bir alay, peşine takılmış bir sürü insanla ve duyulmamış şama taşıyla, umumiyetle gayet sakin olan Yedi çatılı Ev'in yanından geçtiği zaman bu belli oldu.
Sırf bir manzara olarak, dar sokaklardan geçen bir alaydan daha kusurlu bir manzara örneği bulmak imkânsızdır. Seyirci, onların herbirinin yüzündeki bezgin ve kendini fazla ciddiye alan o ifadeyi ve teri, pantolonlarının biçimini, gömlek yakasının darlığını veya bolluğunu ve siyah ceketinin sırtındaki tozu farketmek durumunda olduğu zaman, bütün bu iş ona bir maskaralık gibi gelir. Heybetli görünebilmesi için bu alayı geniş bir ovanın ortasından veya bir şehrin en muazzam toplantı meydanından ağır ağır ve ardı gelmiyen diziler halinde akıp giderken müsait bir yerden seyretmek gerekir; çüoki o zaman, aradaki mesafe, bu topluluğu meydana getiren o küçük şahsiyetleri bir tek ve muazzam bir varlık, bir kütle içinde, tek bir büyük hayat, sonsuz, yeknesak bir ruhla canlanan, bütün insanların bir araya gelmesinden meydana gelmiş tek bir beden içinde eritir.
Fakat diğer taraftan, hassas bir insan böyle bir alayın karşısında tek başına durur da, bunu ayrı ayrı atomlarına bölünmüş olarak değil de, bütünüyle sel gibi akan, esrarla kapkara ve derinliklerinden o kimsenin içindeki eş derinliğe hitap eden kudretli bir hayat ırmağı halinde görürse, o zaman bu yakınlık, tesiri daha da arttırır. Bu, onu o kadar büyüliyebilir ki, insan duygularından meydana gelen bu kabarmış sele kendisini atıp koyuvermesine pek mâni olunamaz.
Kullanıcı Yorumları