Uçan atlardı onlar: Varoluşlarını ölümle tartan, sonsuzluğa, belki de intihara ulaşmak için bir neden arayan insanlar. Ve bu dünyaya sığmazlardı; sığmadılar da.
Mehmet Eroğlu, ilk romanı olan Issızlığın Ortası ile edebiyat dünyasına unutulmaz bir kahramanı, Ayhan'ı armağan etmiştir. Ayhan, ölümle iç içe yaşayan, '70'li yılların toplumsal nevrozunun bağrından fırlayıp hayatın tam da içindeyken tüm dünyaya yabancılaşabilen, bilincini hayatıyla sınamaya kalkışan bir eylemciydi.
Yazar, Issızlığın Ortası'nı bütünler nitelikte görüldüğünden birlikte 1985 Orhan Kemal Roman Armağanı'na layık görülen elinizdeki bu ikinci romanında da yine o büyük serüvenciyi yaşatıyor. Ayhan bu kez, kendi bakış açısıyla egzotik ve büyülü bir kente dönüşen İskenderun'da, karmakarışık ve gizemli ilişkileriyle bir Arap ailesinin içinde buluyor kendini. Ayhan'ın serüveni bir anlamıyla ilk romanda kaldığı yerden devam ediyor ve 12 Mart'ı izleyen dönemde ortadan kaybolan eylemci arkadaşı Zafer'i, geçmişini, sonunu arıyor. Bu kentte başlayıp Nemrut Dağı'nda sona eren arayışı, soyutla somutun büyük ve tutkulu bir yarışına dönüşüyor.
Geç Kalmış ölü, “suçluluk“, “kurban“, “cesaret“, “ölüm“ ve “intihar“ gibi birbirine akraba kavramların, iddialarını daima hayatının önüne koşan bir kuşağın gündelik yaşantılarının ayrılmaz bir parçası olduğunu ortaya koyan, ölümü sevmeden, yüreğinde ölüme methiye düzmeden ve Tanrı'yla hesaplaşmadan kahramanlığın söz konusu edilemeyeceğini gösteren bir roman.
(Arka Kapak)
Kullanıcı Yorumları