‘‘Farkındalığın bedeli de ağır oluyordu; büyük bir suçluluk duygusuyla baş başa kalmakla cezalandırılıyordu insan. öyle ağırdı ki bu duygu, onunla mücadeleye tutuşmak, baştan kazanamayacağını öngörerek altında ezilip kalacağı bir savaşa başlamak gibiydi. Her gün ciğerinin parça parça eksilmesi ve ertesi gün yeniden aynı kaybı yaşaması gibiydi. Kaybedeceğini başından bildiği bir mücadeleye girişmek yalnızca infazın gereği olabilirdi. Kazananı ve kaybedeni ilk anda belli olan bir savaş. Yalnızlık içinde geçen ve asla kazanılamayacak bir savaş. Ruhunda açılan bir kara delik gibi, hayata dair ne varsa çekip emen ama hiç küçülmeyen koca bir boşluk gibi. Keşkeler yığınıyla çığ gibi büyüyen bir pişmanlık. Bu suçluluk duygusu, belki eğip bükmüyordu ancak insanın içini kemirerek yavaş yavaş tüketiyordu. Pişmanlık, insanın kendi kendine yaşatabileceği en büyük cezaydı.''
Kullanıcı Yorumları