Kalküta'da yağmur mevsimi başlamıştı. Sabahki bulutlar dağılmıştı, gökyüzü pırıl pınldi. Yapayalnız ve işsiz güçsüz olan Binoy birinci kattaki evinin verandasından, yoldan geçenlerin bitip tükenmeyen gidiş gelişlerine bakıyordu. üniversiteyi bitireli uzun zaman olduğu halde henüz evlenmemişti. Doğru dürüst bir işi de yoktu. Gerçi gazetelere birkaç makale yazmış, birkaç miting düzenlemişti fakat bütün bunlar yaşamını doldurmaya yetmiyordu. Bu sabah, belirli bir işi olmaması nedeniyle sinirlenmeye başlamıştı:
Karşı dükkanın önünde, gezginci şairlerin giydiği alacalı bulacalı bir giysi giymiş olan bir dilenci türkü söylüyordu:
Yüreğim sanki bir kafes,
Oraya bilinmedik bir kuş bilmem nasıl girip çıkıyor,
Yakalayabilsemi onu
Aşkının ipiyle bağlayacağım.
(Kitabın İçinden)
Kullanıcı Yorumları