Hoşgörü; evrensel bir değerdir ve bütün insanî ilişkilerin değişmez ilkesidir. Aileden topluma, toplumdan siyasal sistemlere, devletlerarası ilişkilerden dinler arası ilişkilere kadar uzanan geniş boyutlu bir kavramdır.
Dinî hoşgörü ise, bizim medeniyetimizdîr, yüz akımızdır. Bu sebeple Osmanlı hoşgörüsü halen dünyaya örnek gösterilmektedir. Elbette bu örnekliğin temelleri, İslâm Hukukunun düşünce ve inanç özgürlüğüyle ilgili prensiplerinden gelmektedir.
İçinde yaşadığımız dünya ve bilhassa bizim coğrafyamız düşünülürse, hoşgörünün önemi daha iyi anlaşılır. Zira İslâm başta olmak üzere, üç büyük dinin temelleri burada atılmıştır. Dinlere bağlı mezhepler ve fikir akımları da burada doğmuştur. Ve coğrafyamız, milletler yapısı ve fikir akımları olarak da aynı zamanda dünyanın en renkli kuşaklarından biridir. Hoşgörünün bu coğrafyada vücut bulmuş bir kavram olması, hiç de tesadüf değildir.
Elinizdeki bu kitapta, düşünce ve inanç özgürlüğünün hukuki temellerini bulacaksınız. özellikle Ebu Hanife yaklaşımında, inanç felsefesi, ahlak felsefesi, hukuk felsefesi ve siyaset felsefesinin sistematik bir şekilde analiz edildiğine şahit olacaksınız.
Kullanıcı Yorumları