İslam hakimiyetine giren ve hür kabul edilen bu insanlara din,dil ve kültür hürriyeti tanınmış;can ve mal emniyetleri sağlanan bu insanlar allah ve resülünün himayesinin verildiği
emanet kabul edilmiştir.Takip edilen bu siyaset,insanların müslümanları tanımaları ve yaşanabilir kolay bir din olarak gördükleri islam'a kitleler halinde girmeleri ile sonuçlanmıştır.
İşte,elinizdeTürkiye de İslâm Felsefesi araştırmalarının tarihi ile, bu alana ilişkin literatür birikimi arasında görülen orantısızlığın bir sebebi, toplumun genel olarak felsefe hakkında müspet bir bilinçten yoksun olması ise, bir diğeri ve daha önemlisi de, hiç kuşkusuz, profesyonel felsefecilerin İslâm felsefesi karşısındaki anlaşılmaz duyarsızlığıdır. Belki de bu iki sebeple bir şekilde ilişkili olarak, Türkçe yazan İslâm Felsefesi Tarihi uzmanlarının da, özel alanları karşısında istikrarlı bir tutum içerisinde olmadıklarını görmekteyiz. Türkçe deki İslâm Felsefesi bibliyografyasının mütevâzî durumu, bunun en belirgin kanıtıdır. Bu bağlamda, orijinal kaynaklarla doğrudan diyaloga giremeyen felsefeye meraklı Türk okuyucusunun, klasik felsefe metinleri açısından şanssız bir konumda bulunduğunu belirtmeliyiz. Bu ise, bu alana yönelik potansiyel ilginin uyanmasını, ya da daha etkin bir düzeye yükselmesini geciktiren ciddî bir sebep olarak değerlendirilebilir. öte yandan, İslâm Felsefesi Tarihi ii kitapta bu kalıcılığı sağlayan insancılığın tarihte eşine az rastlanır örnekleri sunulmuştur.
Kullanıcı Yorumları