İnsanlar tabiatları gereği her zaman irşada ve öğüte muhtaçtırlar. Dün nasıl insanlık peygamberlere muhtaç idiyse bugün de son Peygamber'den sonra onların varisleri olan âlimlere ve davetçilere muhtaçtırlar.
Bireyin sadece kendi nefsini ıslah etmesi ve onunla meşgul olması yeterli değildir. Aynı zamanda cemiyetin ıslahıyla da mükelleftir. Zira fert, cemiyetin tesirindedir. Bu gerçeği, nazar-ı dikkate alarak insan, içerisinde yaşadığı toplumun da kendi inançları çerçevesinde şekillenmesi için gayret göstermek durumundadır.
Diğer taraftan Müslüman'ın içinde yaşadığı cemiyet, İslami bir cemiyet olmadıkça kendi hayatını İslami forma sokması mümkün değildir. Gayri İslami bir cemiyette, Müslüman bireyin İslam'ı tam manasıyla yaşaması mümkün değildir. Bu bakımdan fert, davetle mükelleftir. İslam'ı öğrenmek ve yaşamak arzusu içerisinde bulunan bu insanlara İslam'ı sunacak ilim sahibi, örnek yaşayışlı ve Allah rızasını gözeten ihlâslı davetçilere ihtiyaç vardır. İslam düşmanlarına karşı, İslam'ı koruyacak, itham ve itirazlara cevap verecek, İslam'ı yaşayacak kimselere duyulan ihtiyaç açıktır.
(Arka Kapak)
Kullanıcı Yorumları