Derler ki bir gün Dublin tamamen yıkılsa, Ulyssese bakılarak yeniden inşa edilebilir. James Joyce ve benzeri pek çok yazar gibi Nükhet Eren de, kendi şehri İstanbulu gelecek nesillere taşıma arzusuyla yazdı İstanbul Sonatını. Şehre samimi bakışının izlerini, 2000li yılların İstanbulunda yaşayan bir kadının gözünden aktarmayı seçti. çünkü şehir ve zaman ne kadar değişirse değişsin, kadına ait gerçekler hâlâ sürmekteydi. Roman kahramanı Hüma, şehrin siluetine işlemiş moderniteyi içselleştirebilmiş olsa dahi, yaşadığı toplumun yapısı bunu kendi hayatında uygulamasına engel oluyordu. İstanbulun sokak araları kadar, ilişkide olduğu her insanın da onda izdüşümleri mevcuttu. Bu sebeple roman, şehrin birbirinden çok farklı olan sokakları gibi, birbirinden çok farklı olan insan yüzlerini de yansıtmaktadır.Roman, zamanda ileri-geri gidişlerle, anılarla ve alıntılarla beslenmiştir. Zamana ve mekâna tanıklık ön plandadır. Bu tanıklık, Hüsn-ü Aşk ve Kroyçer Sonat gibi önceki eserleri içine alan bir boyutu barındırır. Bazı örneklerin aksine bu roman, bir kadınla yola çıktığı için bir kadın romanıdır; ama aynı zamanda bir şehri anlattığı için de bir şehrin romanıdır. Burada sözkonusu olan, bir insanla bir şehrin iç içe geçmiş birlikteliğidir.
Kullanıcı Yorumları