“Yanılmışım Kezban... Otuz yaşındaki adam, dünyayı görmüş, insanları tanımış doktor, kendi içimdeki hisleri anlayamamışım. Bu gece gözlerim açıldı, hakikati gördüm. (...) Kalbimi sevgiye karşı kapatmıştım. Yalnız kalbimi değil, kafamı ve sinirlerimi de... Biliyorsun ki insan aynı zamanda muhakemesi ve asabıyla da sever. Ben bu tehlikelere karşı kendimi ağılanmış farz ediyordum. Aşkın kudretine inanmak istemiyor, bunu edebiyatçılar tarafından romanlara sokulan bir kelime addediyordum.”
Kezban yavaş yavaş sinirlerinin gevşediğini hissediyordu. Kesik bir sesle yalvardı:
“Ferit Bey, devam etmeyiniz! Allah aşkına susunuz!”
Genç adam, inatçı bir çocuk gibi ona baktı:
“Hayır Kezban, bir defa başladıktan sonra sonuna kadar söyleyeceğim. Artık tahammülüm kalmadı!”
“O hâlde ben gidiyorum. Sizi daha fazla dinleyemem!”
“Gitmeyeceksin ve beni dinleyeceksin. Sana, seni nasıl sevdiğimi anlatacağım...”
Halk arasında çok okunan romanların yazarı Muazzez Tahsin Berkand, eserlerinin çoğunda güçlü kadın karakterleri yansıtmış; çoğunlukla aşk konularını ele aldığı bu eserleri pek çok baskı yapmış ve filme alınmıştır.
Romanlarında İstanbul'u ve o zamanın yaşayışını pek güzel resmetmiş; şimdilerde bizi belki de özlemle anılan o günlere, incelikler deryasına götürmüştür. öyle ki Selim İleri, yazarın eserleri için şu güzel tanımlamayı yapmıştır:
“Muazzez Tahsin Berkand'ın romanlarında, eskilerin ‘aile terbiyesi' dedikleri, yıldızı sönüp gideli epey olmuş o yaşama biçimi, yaşama görgüsü daima duyumsanır.”
Kullanıcı Yorumları