Ürün Özellikleri
Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra Roma İmparatorluğu'nun mirası yüzyıllarca Doğu Roma İmparatorluğu'nda, ya da sonradan tarihçilerin verdikleri adla Bizans İmparatorluğu'nda yaşadı. 1453'te Fatih Sultan Mehmed'in komuta ettiği 80.000 kişilik Osmanlı gücü harekete geçtiğinde İmparator XI. Konstantinos'un yönetimindeki Bizans İmparatorluğu küçük bir kırsal alanla çevrelenmiş, ama tarihi surlarıyla çok iyi korunabilen bir kentten, Konstantinopolis'ten ibaretti. Dört ay süren kuşatma, karada, denizde ve surları havaya uçurmak veya bunu engellemek için karşılıklı olarak lağım (tünel) kazan askerler nedeniyle yer altında şiddetli çatışmalara sahne oldu. Osmanlı ordusu tarihin gördüğü en güçlü toplarla kent surlarını günlerce dövdü. Hatta Bizans tarihçisi Kritovulos'a göre bu kuşatma savaşında uzun menzilli yeni bir havan topu tasarlamanın onuru da II. Mehmed'e ait oldu. Sonunda Osmanlı kuvvetleri kente girdiler. Padişah da 29 Mayıs'ta öğle civarına kadar kara surlarının dışında kaldıktan sonra at üstünde kente girerek Hagia Sofia'ya gitti.
Konstantinopolis'in Düşüşü; Osmanlıların Bizans'ı Fethi bu konuda yazılmış kitaplardan oldukça farklı. Eserin ilk bölümünde John Haldon Bizans'ın tarihçesini, politik dünyasını, askeri örgütlenmesini ve dış dünyayla ilişkilerini araştırıyor. İkinci bölümü yazan Stephen Turnbull ise Konstantinopolis savunmasının Bizans tarihi boyunca daima temel dayanağı olan kent surlarını inceliyor. Kitabın son bölümünde kuşatma öncesindeki hazırlıklar anlatıldıktan sonra, kent çevresinde ve surlarda cereyan eden savaş ele alınıyor. Bölümün yazarı David Nicolle her iki tarafın kumandanlarını, askeri kuvvetlerini, kullandıkları teknolojileri inceliyor ve bir savaş muhabiri gibi bizi adım adım sona, kentin düşüşüne götürüyor. Konstantinopolis'in Düşüşü; Osmanlıların Bizans'ı Fethi'da yer alan çok sayıda renkli resim, harita ve illüstrasyon kitabın son derece rahat okunan anlatımını destekliyor. Tarihçi John Haldon, Princeton Üniversitesi'nde öğretim üyesi, çok sayıda eseri var, bunlardan Bizans Tarih Atlası, yine Ali Özdamar çevirisiyle Kitap Yayınevi tarafından yayınlandı. Tarihçi Stephen Turnbull, Leeds Üniversitesi'nde öğretim üyesi, askeri tarih alanında çalışıyor, Japon askeri tarihi üzerine birçok eser kaleme almış. Tarihçi David Nicolle'un da Ortaçağ askeri tarihi ve İslam savaş sanatı üzerine birçok eseri var.
(Tanıtım Bülteninden)
Not: Kitap tek ciltten oluşmaktadır. Ürün görseli, hem şömizli hem de şömizsiz halini göstermektedir.
Konstantinopolis kuşatması sırasında askeri harekatların çoğu, bugünün gözde turistik hedeflerinden biri olan İstanbul'da meydana geldi. Bu şahane kentte kamping tesisleri merkezden uzak olmakla birlikte her kategoriden bol bol otel var. İstanbul'un iyi çalışan deniz otobüslerine binme fırsatını kaçırmamak gerekir. Tekneler de İstanbul'un Asya kıyısıyla, hemen hemen Boğaz boyunca tüm köylere ve Marmara Denizi'ndeki çeşitli yerlere bağlanmasını sağlar. 1453'te mevcut olan yapılardan bir çoğu, kara ve Marmara surlarının büyük bir bölümü ve Haliç surlarının bazı kopuntuları dahil hala ayaktadır. Ama bu tahkimatın içindeki alan şimdi konut ve işyerlerinin bulunduğu canlı semtlerle adeta doludur. Yalnızca kara surlarının güney kısmındaki birkaç bölgede hala açık arazi var. Varoşlar ortaçağ surlarının çok ötesine kadar uzanıyor. Galata ise Boğaz'ın uzaklarına kadar yayılan çarpık bir kentleşme tarafından yutulmuş durumdadır. Şans eseri, Osmanlı ordusunun kuşatma hatlarını tesis ettiği bölgenin bir kısmı, Vlaherna surları dışında şirin eyüp banliyösü hariç tutulursa boş kalmıştır.
Doğu Trakya, turistik çekim merkezi İstanbul'un aksine tuhaf bir şekilde ihmal edilmiştir. Sultan II. Mehmed'in askeri harekatı hazırladığı Osmanlı eski başkenti Edirne, Bulgar ve Yunanistan sınırlarına yakındır. Bulgar ve Yunanistan sınırlarına yakındır. Burası aşırı kalabalık İstanbul'un büyük ölçüde kaybettiği sessiz büyüsünü koruyan bir kenttir. Sultanın orduları Konstantinopolis'i ele geçirmek üzere yola çıktığında hala Bizans'ın elinde olan Marmara kıyılarında bir kaç tatil merkezi vardır. Buna karşılık Trakya'nın Karadeniz sahili aslında gelişmemiştir ve bir sahil yolu bile yoktur. Bu bölge Soğuk Savaş günlerinde tabii hassas bir sınır mıntıkasıydı, ama sınırın kuzeyinde Bulgarlar, 1453'te Bizans'ın elinde olan kasabalar da dahil kendi kıyılarının turist potansiyelinden yararlanmayı bildiler.
Surları Ziyaret
Modern İstanbul'a gelen herhangi bir ziyaretçi İstanbul'un surlarını boydan boya kolaylıkla ve serbestçe gezebilir, ama çok yazık ki ancak üç beş insan bu seçeneği kullanıyor. Rehberlerin çoğunda surlara üstünkörü değinilir ve görünüşe bakılırsa sur ziyaretini, İstanbul'da hiçbir tur operatörü sattığı programların bir parçası olarak sunmuyor. Bunun birkaç nedeni var. İlk önce, uzunlamasına ele alındığında surların başlıca kısımları İstanbul'un diğer önemli turistik yerlerinden hiçbirine yakın değil. Tek istisna, Altın Kapı'yı içinde barındıran Yedikule Hisarı'dır. İkincisi surların söz konusu kısımlarına, Eminönü'nden modern tramvayla erişilebilen Top Kapısı bölgesi hariç kamu taşıtlarıyla ulaşmak zordur. Aksi gibi, bu bölge her iki yönde de surların en az çekici olan bölümüdür. Top Kapısı'nın güneyinde, otoyolun birbirini takip eden altgeçitleri, sura bitişik mıntıkaya mesafeli, kimsesiz ve bir ölçüde tehditkar kılar. Kuzeyde, kuşatmanın en yaygın zarar verdiği ve muhtemelen başka her yerden daha az görecek şeyin olduğu mesotihion kesimi yer alır. Ayrıca burada otoyolun yanından yürümek zorundasınız. Bir ziyaretin aleyhine olan üçüncü mülahaza, güvenliktir. İstanbul Valiliğinin dikkatlerine rağmen surların uzun bölümlerinde kişisel güvenlik temin edilmiş görünüyor. Kimi yerlerde gezginlere sağlanan lokallerin yanına yaklaşmayı hiçbir turist göze almak istemez. Surlar başka yerlerde kentin nahoş görünüşlü bölgelerinden geçiyor, buralarda bir ziyaretçiye şüpheyle bakılıyor. Ne yazık ki bu yerler, surun en iyi restore edilmiş bazı kesimlerini de içeriyor.
Bu nedenle, surları boydan boya dolaşma beklentisine kolayca kapılmamak gerekir. Gelgelelim, surların bütününe dair bir fikir edinmek için seçme ziyaretler yapmak yeterli olacaktır. Örneğin, piknik yapan aileler yazın hafta sonlarında Marmara Denizi'nin hemen bitişiğindeki bölgede sıkça görülür. Mermer Kule ile İsa Kapısı buradadır ve surlar demiryolu hattında son bulmakla birlikte bu kısa bölümü incelemek ve hoşça vakit geçirmek pekala mümkündür. Demiryolu hattının ötesinde, halka açık olab ve kendi başına gezilmeye değer Yedikule Hisarı bulunur. Daha önce belirtildiği gibi, Altın Kapı da bu hisara dahildir. Altın Kapı'dan surlara tırmanılabilir, sur boyunca ve suyun etrafında epeyce uzun bir mesafe dolaşılabilir. Altın Kapı'dan surlar boyunca kuzeye doğru kısa bir yürüyüş çok ödüllendirici olacaktır. Burada hendek bölgesi sebze yetiştiren bostanların işgalindedir ve söz konusu çevrede surların güzel restore edilmiş kesimlerine rastlanır. Görünüşe göre burası aynı zamanda en güvenli bölgedir. Buradan otoyol değil, bir anayol geçer. Ziyaretçi, surları dört bir yönden inceleyebilir ve çeşitli şekillerdeki burçların restore edilmiş ilginç kesimlerin ve muharebeden zarar görmüş bazı güzel burçlar ile surların tadını çıkarabilir. Top Kapısı'na yaklaştıkça bölgenin hoşluğu azalır ve 1453 kuşatmasının mesotihion kesimine verdiği zarar bir hayli dikkat çekicidir. Ne yazık ki surların bir tarafında otoyol, diğer tarafında ise sefalet görüntüleri yer alır. Edirne Kasrı'nın ötesinde daha iyi görüntülerle karşılaşırız. Theodosios surları'nın bittiği Porfiroyennitos Sarayı'nın bulunduğu mıntıka çok ilginçtir ve turumuzu en kuzeydeki noktada, yakınlarda peyzaj düzenlemesi yapılan ve Vlaherna Sarayı'nı içinde barındıran bölgeyi ziyaret ederek doyurucu bir şekilde tamamlayabiliriz. Son imparatorun sonuncu kez canlı olarak görüldüğü kapıya kolaylıkla yürünebilir ve orada surun köşesinde düzenlenmiş bahçede hoş bir mola verilebilir.
Marmara Denizi kıyısındaki deniz surları en iyi Topkapı Sarayı'nın alt tarafından görülebilir. Uzaktan seyretmek ancak bir feribot ya da yolcu gemisinden mümkündür. Zarif burçları ve çarpıcı genel konumuyla İstanbul'un bu görünümü yüzyıllardır ziyaretçileri büyülüyordu ve böyle değerli bir mücevherin neden dünyanın en iyi surlarıyla korunması gerektiğinin nedenlerini herkese gayet güzel özetler.
(Ek'ten)
Kullanıcı Yorumları