Oidipus oyunu, gerek atina devletinin gerekse de Sophokles'in ağır bir bunalım yaşadıkları bir döneme rastlamıştı. Bu öznel ve nesnel bunalımların bileşkesinde Oidipus, Sophokles sanatının doruğunu oluşturmakla kalmamış, bütün bir tragedya geleneğinin örnek metni olma özelliğini de kazanmıştır. Gelgelelim İö 431'de Euripides'in 'Medea' ile yaşadığı düş kırıklığını Sophokles de yaşayacak ve oyun, tragedyalar arasındaki yarışmada birincilik ödülüne layık bulunmayacaktı. Bu tepkide Oidipus tragedyasının başkahramınının -hele hele sarsıntı aşamasına girmiş bir devlette- yerleşik ahlaki değerlere yönelik duyguları altüst etmiş olmasının payı çok büyük olmuş olmalıdır. Yaklaşık yüz yıl sonra Aristoteles, kusursuz bir sahne oyununun nasıl yazılması gerektiğine örnek olarak Oidipus tragedyasını gösterecektir.
Kullanıcı Yorumları