Kur'an-ı Kerim, rızka çok büyük önem vermiş ve onu Allah'ın varlığı ve birliğinin delillerinden birisi kabul etmiştir. Kâinattaki en güzel nizam, tertip ve ahengin birer parçası olan çeşitli renkteki ekinler, bitkiler, hayvanlar ve diğer faydalanılacak şeylerin hepsi hem birer rızık hem de birer inayet delilidir. Bu bakımdan Râzık oluş ve rezzâkiyet Cenâb-ı Hakk'ın en mübarek isimlerindendir.
Rızıkta esas unsur eşyadan faydalanmaktır. çünkü maddî ve mânevî cihetlerden herhangi birine sarf olunmayan ve faydalanılmayan mal, mülk, evlâd ü ayâl, ilim ve kültür... gibi varlıkların hiçbir iktisadî ve sosyal değerleri olmayacaktır. Kendisinden faydalanılmayan bir eşyanın, yerin derinliklerinde gizli olan maddelerden farkı yoktur.
Rızkı elde etme yolları olarak mesleklerin önemi ve çeşitleri üzerinde durulmuş, ticaret, ziraat, sanat ve memuriyet hakkında açıklamalar yapılmıştır. Burada özellikle büyük dünya meseleleri arasında bulunan fakirlik ve açlık hadisesi üzerinde durulmuştur. Açlık problemine, eğitim, üretim, infak ve devletin görevini yapması da çare olarak gösterilmiştir.
Cenâb-ı Hak bu kâinatta insan ihtiyaçlarına cevap verecek bütün rızıkları yaratmıştır. Ancak, çeşitli şekillerde ve çeşitli yerlerde serpiştirilmiş bulunan bu rızıkları elde etmek ve kullanılabilir hâle getirmek, insana, insanın çalışmasına bağlıdır.
Allah'tan başka hiç kimsenin rızık vermeye gücünün yetmeyeceğini ihtar eden Kur'ân-ı Kerîm, insanın dünyadaki nasibini unutmamasını tembih ederek, Cuma günü Allah'ı zikre, yani namaza koşmayı nasıl emrediyorsa, namazı kılıp eda edince de, “yeryüzüne dağılıp, Allah'ın bol nimetlerinden, geniş lütfundan (nasibimizi) aramamızı“ istemektedir. Geceyi bir örtü ve dinlenme devresi olarak yaratan Allah, gündüzü de “yeni bir hayat“, çalışma ve iş hayatı, rızık arama için dağılma, işinin gücünün başına gitme, zamanı olarak yaratmıştır.
(Tanıtım Bülteninden)
Kullanıcı Yorumları