Transseksüeller bugün dünyanın hemen her yerinde, farklı cinselliklerinin toplumda yarattığı düşmanlıklarla karşılaşıyorlar; ataerkilliği tehdit edici görüldükleri için dışlanıyor, en iyi durumda yok sayılıyorlar. Türkiye'de transseksüellerin durumunu onların kendi ağızlarından dinleyerek saptamayı, sorunların üstünü örtmek yerine görünürlük kazandırmayı amaçlıyor elinizdeki kitap. Transseksüellerin kendilerini ifade etmelerinin bir aracı olduğu kadar, toplumumuzun genelde cinsiyet ve cinsellik hakkında ne düşündüğünü de ışık altına getiriyor: Transseksüellere duyulan öfke ve iğrenme nereden kaynaklanıyor
On bir kişiyle yapılmış röportajlardan oluşan Lubunya'da Selin Berghan'ın araştırmasına yön veren temel soru, transseksüellerin toplumsal cinsiyet kimliklerini ve bedenlerini inşa ederken, mevcut ataerkil sistemi hangi noktalarda dönüştürdükleri, hangi noktalarda yeniden ürettikleri. Bu amaçla transseksüelliğin, eşcinsellik ve travestilikten farkının altını çizen yazar, transseksüellerle yaptığı konuşmalarda, çocukluk, aile ortamı, ana babayla ilişkiler, ilk cinsel deneyimler, kişilerin cinsiyet rolleriyle uyum ya da uyumsuzlukları, çevreden gelen baskılar, “tedavi olmak“, fuhuş piyasası, fiziksel değişimler, ameliyat olma, kadınlık ve erkeklik, ve toplumun transseksüelleri “ötekileştirmesi“ gibi temaları inceliyor.
Araştırma, transseksüellere bakışı etkileyecek, ilgili değer yargılarını sorgulamaya yöneltecek pek çok veçheye sahip. En önemlisi, bu röportajlar gösteriyor ki, mesele transseksüellerle başlayıp bitmiyor, transseksüeller aslında toplumdaki cinsellik ve beden politikalarına ilişkin daha genelleşmiş sorunların küçük bir parçası.
(Tanıtım Yazısından)
Kullanıcı Yorumları