Geçtiğimiz yüzyıl yazınına yaşanan korkunç savaşların ve baş döndürücü bir hızla ilerleyen teknolojinin yön verdiğini söylemek yanlış olmaz. İkinci dünya savaşından sonra kendini boşlukta ve yalnız hisseden korku ve güvensizlik duyguları ağır basan yaşamı ruhsal sarsıntılarla dolu Avrupa insanının sorunları, asıl işlevi insanı anlatmak olan yazının, radikal ve geleneksel tutumunu modern ve uzlaşmacı bir tarza dönüştürmesine yol açtı.
Döneme yön veren modern varoluşçuluk felsefesinin öncüleri Sartre, Heidegger ve Kierkegaard gibi filozoflar bunalım içindeki insana yol göstermeye çalıştılar. Kierkegaard'ın varoluşçu felsefeye yerleştirdiği 'saçma, bulantı, korku, kaygı' gibi kavramlar savaş sonrasının mutsuz, umutsuz insanını betimlemektedir. O, bireyin somut varlığının soyut kurgular yüzünden gözden kaçırıldığını düşünmektedir. Sartre ise bütün insanların birbirinin aynı olduklarını, bireyin toplum içinde kendini şekillendirebileceğini savunur.
(Tanıtım Bülteninden)
Kullanıcı Yorumları