"Hayat tekdüzeydi. Hayalleri de sohbetleri de hep aynı mealdeydi. İrat nasıl olacaktı Ne kadar ekin hasat edebileceklerdi Savaş çıkar mıydı, çıkmaz mıydı Yokluk, kıtlık, ekinlerine el koyan devlete kızgınlık. çocukluk ve askerlik hatıraları, atalarından bu yana dilden dile gelen hikâyeler... Kadınların kendi aralarındaki küçük dedikodularıyla, kimin ne dediği, ne yaptığı, kimin oğlu ya da kimin kızının evleneceği, kimin kimle münakaşa ettiği, kıskançlıkları ve çekememezlikleriyle hayat akıp gidiyordu.
sürgünün, göçlerin, zorunlu iskânın...
Konar- göçerlerin, otlak kavgaları, yerleşik düzene
geçmeye ve ziraatla uğraşmaya zorlanmaları, Tımar beylerine
ödenen ağır vergiler, toprak ağalarının peyda olması,
tımar sisteminin saltanat haline gelmesi.. Ve savaşlar, savaşlar..."
Bu kitap Anadolu coğrafyasının nerdeyse yüz yıllık serüveninden bir kesiti, bir kız çocuğunun gözünden-gözlemlerinden okura aktarıyor. Bu kesitin içinde acılı günlerin, yoklukların, savaşların ve kuşaktan kuşağa aktarılacak olan travmaların izleri sürüyor. Büyük coğrafyamızdaki sürgünleri, tehcirleri, zorunlu yerleşimleri ve göçe tabii tutulan bin yıllık kültürleri ve onun arkada bıraktığı derin mirasları da anlatıyor.
Nerden gelip nereye doğru gittiğimizi ısrarla duyumsatıyor. Büyülü bir anlatım, sarsıcı bir roman.
Kullanıcı Yorumları