Avrupa kıtasını bir mahalleye ve her devlet ve hükümeti birer haneye tebşir ile şöyle yüksek bir dağın başında nazar etsek görürüz ki her hanenin sakinleri kimi dam aktarır, kimi pencereleri silip parlatır. Kimi süpürür, kimi siler, kimi bahçe beller, kimi ağaç budar velhasıl herkes hanesinin imarı hıdmetiyle durmayıp çalışır. İşte bu haneler Avrupa devletlerinin aynıdır. Bir de bunların arasında ve mahallenin en güzel yerinde bir hane görürüz ki temelleri gayet sağlam olduğu halde yerlerinden oynayıp binanın her canibi inhitama yüz tutmuş içinde birkaç adam ellerinde baltalar ile muttasıl eğrilmiş temelleri kesmeye ve birkaç şahıs dahi üstündeki kiremitleri ve camları soymaya çabalar. Hanenin her tarafından aralıklı alevler görünür. Biraz kimseler ellerinde ki abdest ibrikleriyle su taşıyarak bunları söndürmeye uğraşırlar. Halbuki hanenin dört tarafından ellerinde yanan meşalelerle içeri girip yakmaya çabalayan düşmanları def'e kimse takayyüd etmez. Asıl hanenin sahipleri olan binlerce nüfus aç ve çıplak kuru tahtalarda yatar. Hanenin halinden asla haberdar edilmez ve biraz haberi olanlar dahi tevekkülle, ”alellah, el ele kalan düğün bayramdır” diye birbirine teselli vererek oturur. İşte bu bizim devletimizin hayalidir”
Kullanıcı Yorumları