Mutlak ictihadın durakladığı, ictihad kapısının kapandığı düşüncesinin hâkim olduğu, taklitçiliğin ve mezhep taassubunun yerleştiği bir dönemde yaşayan Sadrüşşeria, Hanefîliğin günümüze kadar sağlıklı bir şekilde ulaşmasına vesile olan önemli bir müctehiddir. Moğol istilasından sonra harabeye dönen Buhâra'nın tekrar canlanmasında ve ilmin merkezi haline gelmesinde onun etkisi oldukça fazladır. Sadrüşşeria'nın yetiştirdiği öğrenciler ve İslami ilimlerin birçok dalında kaynak mahiyetinde yazdığı eserler etkisini günümüze kadar sürdürmüştür. Sadrüşşeria'nın eserleri, İbn Mübarekşah ve Alâeddin Esved (Kara Hoca) gibi talebeleri vasıtasıyla tüm İslam âlemine yayılmış, özellikle fukahâ ve mütekellimin mesleklerini mezcederek fıkıh usûlüne dair yazdığı “Tavzîh” adlı eseri Osmanlı'nın ilk medresesi olan İznik medresesinden itibaren Cumhuriyet Dönemi'ne kadar temel kaynak olarak okutulmuştur. Hanefî-Mâtürîdî ekolünün Gazzâlî'si olarak nitelendirebilecek Sadrüşşeria, bir ilmin birden fazla konusu olabileceği savından hareketle felsefe ve mantık ilmini, fıkıh usûlü ilmine dâhil etmek ve aklı, nakil karşısında daha etkin hale getirmek suretiyle müctehidlerin ictihad alanını genişletmiştir.
Kullanıcı Yorumları