Yazmak istediğim birkaç şey avardı aklımda. Ama bu güzel ortamda gözümü ilerideki köşeye diktim ve tanısam da tanımasamda oraya ilk kim gelirse o kişiyi yazamaya karar verdim. Yazımın konusu o olacaktı yani. Görüntüsüne,yürüyüşüne,giyim tarzına,bakışlarına anlamlar yükleyip, kelimelermin dünasına misafir edecektim. Niyetim gayet güzel ağırlamaktı. En naif cümleler ile süsleyeceğim dünyada kısa bir yürüyüş yapacak,parağraftan parağrafa koşacak, satır başlkarında dinleyip her noktanın ardından büyük harf ile yeniden başlayacaktık. Hayatın sıkıcılığından,tekdüzeliğinden bir yaının içine konuk olacak ve farkında olmadan da olsa farklı alemlerde gezecekti. Bir insan olması şart değildi konuğumuzun. Bir kedi,köpek yada rüzgarın içini şişirdiği başıboş bir poşet bile olabilirdi bu. Şans kime gülerse artı.
***
Tam karşımdaydı,iki adımlık mesafede. Gözlerinden kalkıp gidişlerimin farkında değildi,kendinden habersiz kuruduğum düşlerimin... Benim sadece onu dinlediğimi zannediyordu.
***
önümüzden koşar adım akıyordu şehir. Şehir konuşuyor biz susuyorduk. Şehir bağırıp çağırmasına rağmen sesini duyuramıyor, biz ise konuşmadan anlaşıyorduk. Yenilmiş bir gürültü gibi uğulduyordu araba kornaları,kalabalık caddeler,akıp giden onca yüzler...Biz kazanmış bir şafak gibi yeni doğuyorduk sanki. Yeni bir sabahın sessizliğini yaşıyorduk.
***
Bu kitapta hayatın içinden öyküler var.
Hacı amcalar,dilenci kzlar,söylenmemiş sevdalar,ağaçlar ,duvarları eskimiş evler,toprak yollar,gökyüzü ve bulutlar var.
Ayatın içnden kareler var...
Rastgele çevrilmiş radyo frekansından karşımıza çıkan sesler,yutkunmalar,içlenmeler,hüzünler,yürek sızıları var.
Yüzüne aniden oturan bir tebessüm, sesinizi size geri veren yankılı hikayeler var.
Kullanıcı Yorumları