Yağmurlu bir Ağustos günü idi.Şehre ne zamandır düşmeyen yağmur öylesine sert ve hızlı yağıyordu ki toprak sanki sevgilisine hasret aşık misali yağan yağmuru sevinçle karşılıyordu. Kaldırımlar ve caddeler yüzleri gülmeye başlamıştı. Ne zamandır sokaklarda üstündeki kirliliği atamamış yağmurla beraber tekrar eski güzelliğine bürünmüşlerdi. İnsanlar bir koşuşturma içinde kimi yağmurdan kaçıyor kimide bir kenara çekilmiş yağmurun geçmesini bekliyordu. Karşı kaldırımda ise bir çift gözüme ilişiyor el ele tutuşmuşlar gülerek nede güzel yağmurun tadını çıkartıyorlardı.Bir gün belki de birbirine hatırlıyor musun Ağustos yağmurlarında sana evlenme teklif etmiştim hatırladın mı o günü diyecekler. Yağmurlar ki her şeye hayat veren sevgililere güzel bir anı ağaçlara can suyu yeryüzüne ise gökkuşağının esrarengiz güzelliğini seyretme imkanı verir. Köşede ki kahvede brandanın altında oturmuş biri gözüme çarptı. Dikkatlice bakınca iş arkadaşım Mutlu olduğunu fark ettim. Mutlu benim bu hayatta en iyi dostumdu. Sigarasını yakmış, önünde çayı dalmış gitmişti. Mutlu yağmurlu günleri çok severdi hep.
Kullanıcı Yorumları