Sohrab Sepehri, belki de, şiirde ve resimde aynı ustalığa ulaşmış ve aynı derecede beğenilip, takdir edilmiş tek İranlı sanatçıdır. Daha ilk şiirlerini yazdığı doğum yeri Kaşan'da geçen günlerinden başlayarak, resimleri ve şiirleri başa baş gelişti, biri diğerini besledi. çocukluk ve ilk gençlik yıllarının geçtiği Kaşan'ın doğasının etkilerini hem şiirlerinde, hem çizimlerinde görmek mümkündür.
Bu büyük şair ve ressam, aynı zamanda büyük bir seyyahtı. Dünyanın her yerinde bir ressamın kolayca herkesle dost, yol arkadaşı olabileceğine inanan Sepehri'nin anlattığı bir olayda, seyyah-ressamın portresi vardır:
“Bir gün Paris'te bir arkadaşımı ziyarete gittim ve bana biraz borç vermesini istedim. Sadece 12 Frankı vardı ve yarısını bana verdi. Ertesi gün evime gelmesini istedim. Gelince bir kova su ve bir süpürge alıp benimle gelmesini istedim. Soran gözlerle bana baktı, ama dediğimi yaptı ve dışarı çıktık. Bir caddenin kenarında durduk. Kaldırımın bir parçasını yıkamak için bana yardım etmesini istedim. Sonra yıkadığımız yere resim yapmaya başladım. Bir süre sonra, insanlar toplanıp bizi seyretmeye başladı. çizdiğim resmi gören herkes, takdir dolu bir gülümseme ile biraz para verip yoluna devam etti. Kısa sürede binikiyüz frank topladık. Yarısını arkadaşıma verdim.“
Türkçeye Nazila Hamedan-Nejad tarafından kazandırılan bu şiirlerin, Türkiyeli okurun İran sanatının bu büyük ustasının zengin mirasından bir “komşu payı“ almasına vesile olmasını umuyoruz.
(Tanıtım Yazısından)
Kullanıcı Yorumları