Sigorta, kişilerin çeşitli olaylar sonucunda karşılaşabilecekleri zararlara karşı korunması düşüncesine dayanır. Gerçekten günlük hayatta bireyler, birtakım tehlikelerle karşı karşıyadır. Şöyle ki; ev veya işyerimizin yanması, eşyamızın çalınması, kullandığımız araçla kaza yapmamız veya hastalanmamız her zaman mümkündür. Bütün bu olaylar, çoğu kez katlanması zor masraflara yol açmakta hatta kişiler için bir ekonomik yıkım hâline gelebilmektedir. İşte, kişilerin bu tür olaylar sonucunda uğrayabilecekleri zararları, karşılıklı yardım esasına dayanarak giderme düşüncesi sigorta sistemini doğurmuştur. Dolayısıyla, sigorta, ileriyi görerek önlem alma ve ortak tehlikelere karşı yardımlaşma düşüncelerinin bir yansımasıdır. Kişilerin ekonomik yaşantısını riske atan tehlikeleri önceden görmesi ve olumsuz sonuçlarına karşı tek başına önlem alması olanaksızdır. Tehlike gerçekleştikten ve zarar meydana geldikten sonra önceki durumu yeniden tesis etmek, ancak başkalarının yardımı ile olabilir. örneğin, trafiğe çıkan 1000 araçtan yılda 50'sinin trafik kazası sonucunda hasara uğradığını varsayalım2. Bu zararlara araç sahipleri tek başına katlanacak1 Sigorta teriminin kaynağını, İtalyanca “sicurta“ kelimesi oluşturmaktadır. olursa kaza yapan araç sahipleri zor durumda kalabilecektir. Bunun yerine, toplam zarar, araç sahibi bin kişi (sigorta ettirenler) arasında paylaştırılacak olursa kaza yapan kişiler sadece 50/1000=%5 oranında bir ödeme yaparak tüm zararı karşılamış olacaklardır. Böylece, sigorta sistemi sayesinde zarar, her araç sahibi için katlanılabilir hâle gelmiştir. Bu sistemin işleyebilmesi için hiç kuşkusuz sistemi organize edecek bir kuruma (sigortacı) ihtiyaç vardır. Sigortacı, aynı tehlikeye maruz kalan kişilerden belirli bir miktar para (prim) toplayarak bir fon oluşturmakta ve meydana gelen zararları (sigorta tazminatı) buradan karşılayarak artan tutardan gelir elde etmektedir. Sigorta sisteminin kurulabilmesi için altı unsurun bir arada olması gerekir.
(Tanıtım Bülteninden)
Kullanıcı Yorumları