Bilge Kağan, ‘sonusuza uyanan taşlar' diye de bildiğimiz bengü taşlara ‘üze kök Tengri asra agız yir kılındukta ikin ara kişi oglı kılınmış' diye kazdırırken, yeryüzünü de tanımlar. Ecdadının insanoğlu üzerine Tanrı tarafından kağan, yönetici tayin edildiğini de burada ifade eder. Bu felsefe Türk milletinin genetik hafızasına da işlenmiştir.
Sınırı çizilemeyen coğrafyası, tarih kavramından da önceye giden tarihe sahip bir milletin bugün adını Türk diye biliyoruz. Bu milletin konuştuğu dil ise Türkçedir.
Bilim adamları, bu diller nereden gelmiştir diye düşünmeye başlamadan önce edebi eserler veren Türkçe'nin talihsizliği yazılı kaynaklarının geç keşfedilmesiydi. Bu gecikmişlik, Türkçenin kaynağının nereden geldiği sorusuna cevap bulmakta da günümüze kadar gelen tartışmaların temeli olmuştur.
Elinizdeki eserde, Türkçenin başta kaynak tartışmaları olmak üzere, lehçe tasnifleri, sözlükleri, terimleri, dil atlası, kullandıkları alfabeler ve ortak alfabe ile Türkçenin öğretimi gibi sorunlar başta olmak üzere konular ele alınmıştır.
Geçmişte yapılan keşifler ve yeni keşifler ihtiyacı dile getirilmiştir.
Kullanıcı Yorumları