Yıllar önce Ankara'da güneşli bir Nisan günü. Can erik çıkmış ki, Dikmen'de ısırsan, kütürtüsü çinçin'de duyuluyor. Erik bahçesine dalmışız gibi, bir yandan erikleri dişliyor, öbür yandan derneğin Rüzgârlı Sokak'taki binasında yarınki Nato'ya Hayır Mitingi'nin pankartlarına son halini veriyoruz.
İçtiği sigaradan değil, boyundan lakabını alan Uzun Maltepe, o yıllardabaşka rengimiz olmadığı için yüzü sarı, gözü kırmızı boya içinde yalvarıyor: “Ağbi bunun kralı ‘Nato Kafa Nato Mermer' olur, bırak pankartı ellerimle parlatayım.“ Ben, miting alanına girerken dağıtacağımız bildiriye son şeklini veriyorum. öğleden sonra 19 Mayıs'ın dış sahasında idmanımız var. İş bitse de kopsam şurdan diye, iç geçiriyorum. Maçtan sonra da Saliha'yla Beşevler'de Eczacılığın köşesindeki pastanede buluşacağız. öyle bilenmişim ki, bu sefer ona “Seni seviyorum Saliha, anlıyor musun, seni seviyorum“ diyeceğim. “Anlamadım, nasıl yani“ dese, vereceğim bir cevap yok. Nasıl sevdiğimi ben nasıl bileyim
Erkan Goloğlu, futbol üzerine yazılarıyla bilindi. Ama aslına bakarsanızfutbol üzerinden yazıyor kendisi; o bahaneyle her bahse açılıyor. Toplumsal sorunlara dair sorumluluk hisseden bir tüpgazcıyla karşı karşıyayız. Bir vesileyle, “Korkarım ki bu sürece, dört başı mamur bir açıklama getirmek, yine bana düşecek,“ diye yazmıştı. Bütün süreçlere açıklama getirmek, önünde sonunda ona düşüyor. Okurları, gençliğini '70'lerde yaşayan kuşağın duyarlılığını buluyorlar Erkan Goloğlu'nda.
Neyi yazdığından öte, nasıl yazdığına bakacaksınız Erkan Goloğlu deyince. “Kendini bile şaşırtacak kelimeler kullandığını“ söylüyor ya. öyledir. Konuştukça açılıyor, mekâna takılanlar çoğalıyor, çaylar gidiyor geliyor; Erkan Abi yazdıkça yazıyor. İç Anadolu insanının “kavruk“la “vakur“u harman eden gösterişsiz romantizmi, onun kadar usta bir anlatıcı bulmuş muydu
Kullanıcı Yorumları