Ne zaman görsel veya yazılı basında suç haberi verilse, suçlara verilen cezaların azlığından, idam cezasının mutlaka uygulanması gerektiğinden bahsedilerek, bunlar yapıldığı takdirde tüm sorunların çözüleceğine inanılır. Ancak, bu yorumu yapanlar günün birinde kendilerinin veya yakınlarından birinin de suça karışabileceğini hiç akıllarına getirmezler. “İnsan neden suç işler, suç işlerken neler hisseder, olay sonrası duyguları nasıldır“ gibisinden soruların cevabıyla pek ilgilenilmez. İşte bu çalışma, suç öncesi suça karar verme ya da ani olaylarda suça sürüklenme anından başlayarak, failin içsel dünyasını gözler önüne sermeyi amaçlamaktadır. Eser hazırlanırken, sosyal bilimlerdeki bilgi toplama yöntemlerinden olan anket ve görüşme tekniklerinden yararlanılmıştır. Bu amaçla Adana, Hatay, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Niğde kapalı cezaevlerinde çok sayıda hükümlü ile birebir görüşmeler yapılmış, ayrıca yüzlerce hükümlünün anketlere katılması sağlanmıştır. Yapılan tüm çalışmalarda katılımcıların gönüllü olması prensibi üzerinde titizlikle durulmuştur.
Anketlerde herkesin kendisini rahat hissetmesi adına, anket formlarına isim yazılmaması istenmiş, ancak buna rağmen çok sayıda hükümlünün anket formuna adını yazdığı, hatta altına imzasını attığı görülmüştür. Bu durum ve hükümlülerin görüşme sırasındaki genel tavırları, cezaevlerinde bulunan hükümlülerin (Yargılamaları devam ettiği veya haklarında verilmiş bulunan kararlar henüz kesinleşmediği için tutuklular ile özellikle görüşülmemiştir.) Görüşmeye çok istekli olduklarını ve anlatacak çok şeylerinin olduğunu göstermektedir. İnsanların suça bakışlarının, kendilerini suça sürükleyen nedenlerin, suç sonrası duygularının, yargılanma ve cezaevi süreçlerine ait gözlem ve görüşlerinin irdelenmesi ve suçla mücadelede etkin yöntemlerin geliştirilebilmesi, suç işlenmeden nedenlerin ortadan kaldırılabilmesi ve yargılama infaz aşamalarına ait eksiklik ve hataların fark edilmesi ile bunların çözümü için gerekli adımların atılabilmesi konusunda çok önemli verilerin elde edilmesi mümkün olacaktır. Yapılan araştırmalar sonucunda görünen odur ki; sevginin, şefkatin ve ilginin bulunduğu iyi bir aile ortamı suçla mücadelede en etkili yöntemdir. Şu ya da bu şekilde suça karışmış olanların neredeyse tamamı, iyi bir aile düzenlerinin olmadığını, ailede ilgi ve sevgi görmediğini, önemsenmediğini, adam yerine konmadığını ifade etmiştir. Bilimsel çalışmalarla da ortaya konduğu üzere, bireyin sahip olduğu olumsuz inanç ve kişilik bozuklarının temelinde, çocukluk yıllarında yaşadığı kötü olay ve deneyimler bulunmaktadır.
(Tanıtım Bülteninden)
Kullanıcı Yorumları