ülkemizde Yüksek öğretim kurumları, üniversiteler adeta çöktü. Son 5 yılda 51 kamu ve 38 vakıf üniversitesi kuruldu, bu sayı 80 yıllık Cumhuriyet döneminden kurulandan daha fazladır. Bir Profesör (Rektör) ve bir tabela ile üniversite kurulmaktadır. Unvanlar ulufe gibi dağıtılmakta, rektölük seçimleri orta oyunu. öSYM tüm güvenirliğini yitirdi, TüBİTAK fethedildi, Türkiye Bilimler Akademisi (TüBA) siyasete bağlı bir kurum haline getirildi. Dünya bilim akademileri ayakta. Saygın bilim kuruluşları ve dergilerde hakkımızda çok ağır yazılar yayınlanmaktadır. Dünya bizde olanları konuşuyor, yazıyor, mektuplar gönderiyor ama bizim akademisyenlerimiz suskun. Yükseköğretimde, bilim kurumlarında, sağlık ve hukukta, eğitimde yaşananlar karşısında susan bilim kamuoyu, görev sorumluluğunu yapmış oluyor mu Neden suskun Akademik özgürlük ve özerklik bilimin olmazsa olmazıdır. Bir ülkede Akademya özgür ve özerk değilse baskı vardır. Bu baskının ağırlığına, süresine ve kurumlaşmasına bağlı olarak adı değişebilir. Bilim insanlarının önde gelen sorumluluklarından birisi de toplumsal olay ve gelişmeler hakkında görüş bildirmektir. Kendimizi dahi savunamazken toplumsal önderliği, bilgilendirmeyi, yönlendirmeyi nasıl yapacağız
Kullanıcı Yorumları