Tedavi vakitleri, öksürük sesleri, ızdırapları, gittikçe derinleşen karamsarlıkları, beklenenleri ve gelmeyenleri ile hırpalanmış dünyalar. Hayata gözlerini kapayacakları ana doğru giderken içlerinden geriye sayan, bununla birlikte ölümü dile getirmemek üzere hiç konuşmadan anlaşmış insanlar. Yakacık'ın doğal güzellikleri içinde yükselen duvarlarıyla hastaların yalnızlığını çevreleyen "gönüllü" bir hapishane: Sanatoryum.
ölüm karşısında yalın hislerle bu sanatoryuma giren, başına gelecekleri bildiği hâlde hayatı boyunca yaptığı en iyi işten -yazmaktanvazgeçmeyen, bu kötücül dünyalar yumağını hastalığın kendisinden başka bütün ayrıntılarıyla sunmak isteyen bir anlatıcı. Başka bir deyişle, Mahmut Yesari'nin ölümü bekleyişi.
Türk edebiyatının çok yönlü yazarlarından Mahmut Yesari'nin henüz kırklı yaşlarının başında mücadele etmek zorunda kaldığı verem, onun yaşadığı dönem için amansız bir hastalıktı. Pek çok veremli gibi o da bu hastalıktan kurtulamadı. Yakacık Mektupları'nda, tedavi için yatırıldığı Yakacık Sanatoryumu'ndaki günlerine ilişkin izlenimlerini bulacaksınız.
Hastalığını unutmak için dikkatini çevresine yönelten bir yazarın, kendi kaderini paylaşan insanlarla birlikte yaşadığı günlere dair, unutulmasına yüreğinin elvermediği anıları da denebilir bu kitaptakilere. Hastalığın hasta insanlar üzerinden anlaşılır kılındığı bu kitap, Mahmut Yesari'nin diğer kurgusal metinlerine de kapı aralayacak bir duyarlılık taşıyor. "Yaşamak kaygısının öldürdüğü" insanları anlayan bir duyarlılık bu.
Kullanıcı Yorumları