"...Abdullah öcalan ise sürekli fikir değiştiriyordu. Korkuyordu dışarı çıkmaya. Aklı fikri Hollanda'ya sığınmaktı. Bunun için de Nairobi'deki Hollanda büyükelçisi ile aynı kentteki Yunan büyükelçisi telefonda sık sık bu konuyu konuşuyordu. Ama Hollanda hükümeti buna hiç sıcak bakmıyordu. öcalan'ı istemiyordu. Başına bela olmasından korkuyordu. Yunan büyükelçisi ve öcalan'ın yanındakiler Hollanda büyükelçisini tekrar aradılar. Büyükelçi nihayet kendilerine iyi haberi verdi. Onun siyasi sığınma isteğini kabul edeceklerdi. Bir uçak yarın Nairobi'ye gelecek ve öcalan ile yanındakileri alıp Hollanda'ya götürecekti. Yunanlılar da çok mutluydu, öcalan ve adamları da. Ancak yanıldıkları çok küçük ama hayati önemde bir nokta vardı.Onlar telefonda Hollanda büyükelçisi ile konuştuklarını sanıyorlardı. Oysa konuştukları kişi MOSSAD'ın mükemmel Flamanca ve yanında Hollanda İngilizcesi konuşan bir ajanı idi. Onlar Hollanda büyükelçiliğini her aradıklarında telefon MOSSAD'a bağlanıyor ve görevli ajan, büyükelçi pozunda onlarla konuşuyordu. Müthiş bir operasyondu bu. Ve nihayet beklenen gün geldi. öcalan kaldığı odanın penceresinden baktı. Yunan büyükelçisinin rezidansının önünde 9 tane camları siyah cip sıralanmıştı. Hepsinde de kravatlı zenciler vardı. PKK lideri Kenyalıları görünce sevinmişti. PKK liderinin Kenyalı polis sandığı bu zenciler arasında, aslında CIA'nın ajanları vardı. öcalan havaalanında üzerinde bulunan Kıbrıs Rum hükümeti tarafından verilmiş pasaportu hazırlıyordu ki, araç doğrudan aprona yöneldi. Apo'yu götüren araç bineceği uçağın yanında durdu. Ve araçtan inince de uçağın merdivenlerinde pilot giysili sarışın bir adam onu selamladı. öcalan bu sarışın adamı görünce artık Hollanda'ya gideceğine iyice inanmıştı. Uçağın merdivenlerini çıkmaya başladı. Tam kapıya geldiğinde pilot giysileri içindeki sarışın MİT ajanı ona bir selam daha verdi. Sadece bir adım daha atması gerekiyordu operasyonun tamamlanması için. Ve o adımı atıp uçaktan içeri girdi."
Kullanıcı Yorumları