Deprem... Onu yaşayanlar bilir. ölüm ile yüzleşildiği andır deprem anı. Depreme ister tabiat olayı, ister bir ilahi mesaj deyiniz; o mesaj yüklü açık bir uyarıdır bizlere. Deprem önümüzü görmemizi, kendimize gelmemizi, bir put gibi taptığımız ve uğruna nice yanlışlıklar yaptığımız, kalpler kırdığımız dünyaya karşı daha mesafeli olmamızı öğütledi. Deprem sosyal ilişkilerimizde kardeşliğin, dayanışmanın önemini öğretti. Enkaz altında kalanların birer parçamız olduğunu hatırlattı. Deprem devlet denilen gücün kar günlerde aciz kalabileceği ve her insanın sivill toplum örgütlerinin varlığına katkıda bulunması gerektiğini de öğretti bizlere.
17 Ağustos 1999' da yaşanan Marmara Depremiyle birlikte hepimizin her an tehlikede olduğu ve hiçbir garantisinin olmadığı gerçeği zihinlerimizde derin izler bıraktı ise ne mutlu bizlere. O panik ve keşmekeşliği, herşeyin yerinden sökülüp üstümüze geldiği, beyinlerin sarsıldığı, karanlığın o zifiri anındaki çığlıklar hiç unutulur mu
...
Elinizdeki kitap, bir gönül adamı doktorun depremle ilgili hislerini, yaşadıklarını ve deprem bölgesinde insanlara yaptığı konuşmaların, izlenimlerin genel bir değerlendirmesini içeriyor. Depremle ilgili yazılan yazıların da tarihe bir kayıt düşeceğine inanıyoruz.
Tarihe düşülecek önemli notlarla sizi başbaşa bırakıyoruz...
(Arka Kapak)
Kullanıcı Yorumları